Trans cinayetleri

Sosyal medyada yüzüne kezzap atılan trans, kafasına vurularak öldürülen trans gibi üzücü haberlere denk geliyoruz malum. Sonrası aşağı yukarı aynı döngü.

Önce farklı kaynaklarda paylaşılan haber, ardından “Trans cinayetleri politiktir” hashtaglerine yazılan gönderiler, transfobi kınamaları, herkesin ne kadar iyi kalpli bir insan olduğunu, kötülerin ise hep başkaları olduğunu ifade etmesi ve vicdan mastürbasyonu ile kapanış…

Biraz ön bilgi

Trans Respect’e göre 1 Ekim 2019 – 30 Eylül 2020 tarihleri arasında dünya genelinde 350 trans öldürüldü. Öldürülenlerin ezici çoğunluğu (%98) trans kadındı, en az %62’si seks işçiliği yapıyordu ve Avrupa’da öldürülen transların çoğunluğunu göçmenler oluşturuyordu.

Benzer istatistikler ABD’de de var. Transların yalnızca %10-15’i siyahken, öldürülen transların ezici çoğunluğunu siyahlar oluşturuyor. Öldürenlerin de ezici çoğunluğunun siyah erkekler olduğunu ekleyelim.

Türkiye’de ise Trans Respect’e göre 2008-2020 yılları arasında 54 trans öldürüldü. Bununla ilgili bir dataya ulaşamadım ama bizde de ilk bakışta öldürülen translar arasında azınlıkların sayıca üstünlüğü dikkat çekici.

İlk olarak trans cinayetleri ile ilgili data bize şunu söylüyor: Evet, translar hem ülkemizde hem de dünyada hak ihlallerine maruz kalıyor ancak ABD başkanı Biden’ın iddia ettiği gibi küresel bir trans cinayeti salgınından da söz edemeyiz.

Küresel trans cinayeti salgını iddiasının aksine heteroseksüel erkeklerin ve heteroseksüel kadınların daha yüksek oranda öldürüldüğünü söyleyebiliriz. FBI‘in verilerine göre ABD’de her 100.000 transtan 1.4’ü; GLAAD verilerine göre ise her 100.000 transtan 1.5’i öldürülüyor.  Bu ölüm istatistiklerini heteroseksüel erkekler ve kadınlarla karşılaştırırsak, her 100.000 kadından 1.6’sı her 100.000 erkekten ise  6.6’sı öldürülmekte.

Ortada somut bir veri varken “trans cinayeti salgını” olduğunu söyleyemeyiz ama medyadaki haberlerden trans cinayeti korku pornosu salgınından bahsedebiliriz. Özellikle son 4 yıldır New York Times “trans cinayeti salgını” gündemini her zaman canlı tutmuş, trans cinayeti salgınını tema alan SuperGirl dizisi bölümü çekilmiş, CNN yayına dahil olan trans bir kadın transların yüksek oranda öldürüldüğünden söz etmiş, bu söyleme ABD başkan yardımcısı Kamala Harris de katılmıştı. Elbette bunlar diğer yandan ABD başkanlık seçiminde her bir tarafın başvurduğu propaganda çalışmalarının bir örneğiydi. Yani büyük çoğunluğun öldürülen translar umurunda bile değildi.

Trans cinayetleri ile ilgili bir diğer nokta ise cinayet motivasyonunun “transfobi” olduğu iddiası. Öldürülen her transın ardından transfobi sebebiyle öldürüldüğü söylense de, polis raporları aksini söylüyor. Vakaların en az yarısında polisler transfobinin izine rastlamıyor.  Her trans cinayetinin kökeninin transfobi olmayabileceğine bizde dikkat çeken oldu mu acaba diye bakındım ama bir şey bulamadım. Yalnızca Salpi Özgür’ün tweeti karşıma çıktı. Bence bu da dikkat çekici bir durum.

Bir topluluğu herhangi bir tehlikeye karşı korumak istiyorsanız, önce risk faktörlerini mümkün olduğunca ortadan kaldırmanız gerekir. Öldürülen transların yüksek oranı fuhuşa sürüklenmiş, yoksul ve suç yaygınlığı olan bir çevrede yaşayan insanlardı. Burada basit bir istatistiği ekleyelim. Fuhuş yapan heteroseksüel bir kadının öldürülme ihtimali fuhuş yapmayan bir kadından 60 ila 100 kat daha fazladır ve fuhuş eroin başta olmak üzere madde bağımlılığı riskini arttırmaktadır. Madde kullanımı olan bir ortam da cinayet olasılığını arttırmaktadır. Eğer trans cinayeti salgınından endişe duyuyorsanız, almanız veya aldırmanız gereken önlemler ortada.

Yani Harry Potter ve diğer video oyunlara LGBTQ+ karakter eklemeye kalkmak, bilmem hangi kitabın bilmem hangi satırında transfobik söylem aramak ya da alakalı alakasız her Netflix dizisine LGBTQ+ karakter eklemek yerine daha öncelikli ihtiyaçlara yönelebiliriz.

Başkalarının acısı diğerlerinin mazotu

Bir yerlerde birilerinin haksızlığa uğraması başka birilerine hareket alanı açıyor. İçinde hangi kitabı okuyacağınıza karar veren büyük teknoloji firmaları da olan kocaman bir endüstriden bahsediyoruz ve bu kişiler “mağduriyetlerin” sağladığı hareket alanından memnunlar, mağduriyetlerin çözümü ile de yakından ilgilenmiyorlar.

Geçtiğimiz hafta “transfobi” sözcüğünün nasıl bir silah haline geldiğini çarpıcı bir örnekle deneyimledik. Bu olay bile başlı başına önümüzdeki süreçte bizi neyin beklediğinin habercisi.

Sosyal medyada yüzüne kezzap atılan trans, kafasına vurularak öldürülen trans gibi üzücü haberlere denk geliyoruz malum. Sonrası aşağı yukarı aynı döngü.
Önce farklı kaynaklarda paylaşılan haber, ardından “Trans cinayetleri politiktir” hashtaglerine yazılan gönderiler, transfobi kınamaları, herkesin ne kadar iyi kalpli bir insan olduğunu, kötülerin ise hep başkaları olduğunu ifade etmesi ve vicdan mastürbasyonu ile kapanış…
Biraz ön bilgi
Trans Respect’e göre 1 Ekim 2019 – 30 Eylül 2020 tarihleri arasında dünya genelinde 350 trans öldürüldü. Öldürülenlerin ezici çoğunluğu (%98) trans kadındı, en az %62’si seks işçiliği yapıyordu ve Avrupa’da öldürülen transların çoğunluğunu göçmenler oluşturuyordu.
Benzer istatistikler ABD’de de var. Transların yalnızca %10-15’i siyahken, öldürülen transların ezici çoğunluğunu siyahlar oluşturuyor. Öldürenlerin de ezici çoğunluğunun siyah erkekler olduğunu ekleyelim.
Türkiye’de ise Trans Respect’e göre 2008-2020 yılları arasında 54 trans öldürüldü. Bununla ilgili bir dataya ulaşamadım ama bizde de ilk bakışta öldürülen translar arasında azınlıkların sayıca üstünlüğü dikkat çekici.

İlk olarak trans cinayetleri ile ilgili data bize şunu söylüyor: Evet, translar hem ülkemizde hem de dünyada hak ihlallerine maruz kalıyor ancak ABD başkanı Biden’ın iddia ettiği gibi küresel bir trans cinayeti salgınından da söz edemeyiz.
Küresel trans cinayeti salgını iddiasının aksine heteroseksüel erkeklerin ve heteroseksüel kadınların daha yüksek oranda öldürüldüğünü söyleyebiliriz. FBI‘in verilerine göre ABD’de her 100.000 transtan 1.4’ü; GLAAD verilerine göre ise her 100.000 transtan 1.5’i öldürülüyor. Bu ölüm istatistiklerini heteroseksüel erkekler ve kadınlarla karşılaştırırsak, her 100.000 kadından 1.6’sı her 100.000 erkekten ise 6.6’sı öldürülmekte.

Ortada somut bir veri varken “trans cinayeti salgını” olduğunu söyleyemeyiz ama medyadaki haberlerden trans cinayeti korku pornosu salgınından bahsedebiliriz. Özellikle son 4 yıldır New York Times “trans cinayeti salgını” gündemini her zaman canlı tutmuş, trans cinayeti salgınını tema alan SuperGirl dizisi bölümü çekilmiş, CNN yayına dahil olan trans bir kadın transların yüksek oranda öldürüldüğünden söz etmiş, bu söyleme ABD başkan yardımcısı Kamala Harris de katılmıştı. Elbette bunlar diğer yandan ABD başkanlık seçiminde her bir tarafın başvurduğu propaganda çalışmalarının bir örneğiydi. Yani büyük çoğunluğun öldürülen translar umurunda bile değildi.
Trans cinayetleri ile ilgili bir diğer nokta ise cinayet motivasyonunun “transfobi” olduğu iddiası. Öldürülen her transın ardından transfobi sebebiyle öldürüldüğü söylense de, polis raporları aksini söylüyor. Vakaların en az yarısında polisler transfobinin izine rastlamıyor. Her trans cinayetinin kökeninin transfobi olmayabileceğine bizde dikkat çeken oldu mu acaba diye bakındım ama bir şey bulamadım. Yalnızca Salpi Özgür’ün tweeti karşıma çıktı. Bence bu da dikkat çekici bir durum.
Bir topluluğu herhangi bir tehlikeye karşı korumak istiyorsanız, önce risk faktörlerini mümkün olduğunca ortadan kaldırmanız gerekir. Öldürülen transların yüksek oranı fuhuşa sürüklenmiş, yoksul ve suç yaygınlığı olan bir çevrede yaşayan insanlardı. Burada basit bir istatistiği ekleyelim. Fuhuş yapan heteroseksüel bir kadının öldürülme ihtimali fuhuş yapmayan bir kadından 60 ila 100 kat daha fazladır ve fuhuş eroin başta olmak üzere madde bağımlılığı riskini arttırmaktadır. Madde kullanımı olan bir ortam da cinayet olasılığını arttırmaktadır. Eğer trans cinayeti salgınından endişe duyuyorsanız, almanız veya aldırmanız gereken önlemler ortada.

Yani Harry Potter ve diğer video oyunlara LGBTQ+ karakter eklemeye kalkmak, bilmem hangi kitabın bilmem hangi satırında transfobik söylem aramak ya da alakalı alakasız her Netflix dizisine LGBTQ+ karakter eklemek yerine daha öncelikli ihtiyaçlara yönelebiliriz.
Başkalarının acısı diğerlerinin mazotu
Bir yerlerde birilerinin haksızlığa uğraması başka birilerine hareket alanı açıyor. İçinde hangi kitabı okuyacağınıza karar veren büyük teknoloji firmaları da olan kocaman bir endüstriden bahsediyoruz ve bu kişiler “mağduriyetlerin” sağladığı hareket alanından memnunlar, mağduriyetlerin çözümü ile de yakından ilgilenmiyorlar.
Geçtiğimiz hafta “transfobi” sözcüğünün nasıl bir silah haline geldiğini çarpıcı bir örnekle deneyimledik. Bu olay bile başlı başına önümüzdeki süreçte bizi neyin beklediğinin habercisi.


Posted

in

Tags:

Comments

Leave a Reply