Yaz boyunca cehennem sıcaklarında dışarı çıkmaya cesaret eden herkes şu Birkenstock denilen hantal, burnu açık ve takunyaya benzeyen ucube ayak kabını fark etmiştir. Çok az kişi bu marka ve modelin, Ren bölgesi yürüyüşleri ve topuk dikeni tedavisi ile ilişkilendirilen asırlık bir Alman icadı olabileceğini tahmin ederdi.
Amerikalı bir terzi, 1960’ların ortalarında, kendi soyunun dayandığı ülke olan Almanya’yı ziyaret eder. Bu ziyaret sırasında 1774’te Alman bir köy kunduracısı tarafından icat edilen Birk ile tanışır. Yeni Amerikalının ayakları Birk sayesinde bayram etmiştir. Terzi, Amerika’ya geri dönerken Birk’i de yanında götürür ve Amerikalı perakendecilere tanıtır.
60’ların ortaları, sonu. Birkenstock, hippilere hizmet veren sağlıklı gıda mağazalarının raflarından başka bir yer bulamaz kendisine. Bonmarşe müşteriler ise Birk’in sağlam deri kayışlarına ve hacimli ayak tabanına şöyle bir göz atıp kendilerini gülmekten alıkoyamazlar. Milenyum öncesi Amerikalının zevkine göre Birkenstock çok çirkindir.
Hikâyenin, tıpkı filmlerde olduğu gibi, ilerleyen bölümlerinde değiştini görüyoruz. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde Birkenstock yeniden markalaştı ve ürettiği ayakkabılar Dior, Proenza Schouler ve Valentino gibi lüks tasarımcılardan Walmart müşterilerine kadar herkes tarafından sevilen bir sosyal medya ve kaldırım divasına dönüşerek yeni bir hayata kavuştu.
Birkenstocks şimdilerde koyun derisi ya da kürk ile kaplanıyor. Mücevher tonlarında, neon renklerinde, ana renklerde veya toprak tonlarında; ve yüksek kaliteli deriden yapılmış, mikrofiber veya su geçirmez plastik halleriyle, yapay elmaslarla süslenmiş veya çiçeklerle işlenmiş Birkenstock serileriyle dolup taşan web sayfalarına göz atabilirsiniz.
Ünlü ayakkabı ustası Manolo Blahnik, 470 dolara satılan şeffaf kayışları olan bir Birkenstock tasarladı. Bu, Saint Laurent’in Birkenstock’tan ilham alan 845 dolarlık leopar modeline kıyasla daha ucuz. Dakota, Kendall, Gwyneth, Julianne ve Gigi’nin Birkenstocklarıyla köpeklerini gezdirirken veya yiyecek taşırken çekilmiş fotoğrafları, hayran dergilerinin vazgeçilmezi haline geldi. 2019 Oscarlarında, Frances McDormand, Valentino tasarımı “asit sarısı” Birkenstockları giydiği zaman kırmızı halıyı bile süsledi. Bu arada şirket Instagram ve TikTok sayesinde sosyal medyada daha görünür olmaya başladı.
Yine de kaba ve ortopedik amaçla kullanıma çok yakın görünen bu hantal ayakkabının çiçek çocuklar komününden Paris atölyelerine yükselişi, şaşırtıcı bir kültürel olay olmaya devam ediyor. Birkenstock fenomenini açıklayabilecek birkaç teori var.
Bir Numaralı Teori: Birkenstocks, zamanımızda insanların pek aktif olmayan cinsel hayatlarını gösterişli bir biçimde kamusal alanda ifade etmenin mükemmel bir moda karşılığıdır.
Araştırmalar gösteriyor ki insanlar geçtiğimiz yıllarda olduğundan daha az partnerle daha az seks yapıyor ve gençler bekaretlerini önceki nesillere göre daha geç kaybediyorlar.
Demiseksüelliğin son zamanlarda ortaya çıkması da dikkate değer. Görünüşe göre cinsel kimliklerini yakın zamana kadar gizli tutan demiler, yalnızca yakın bir duygusal bağ kurabildikleri insanlara cinsel olarak ilgi duyan insanlar. Demiseksüllerin yanında aseksüelleri de (çok az cinsel çekim hissedenler veya hiç hissetmeyenler) ihmal etmeyelim. Onlar da/bile adlarını güncel ve onaylanmış cinsel kimlik listelerinde bulmakta.
Birkenstock’un neden aktif olmayan cinsel hayatın favori ayakkabısı olduğunu anlamak için onun gerçekçi pragmatizmini 1990’ların kültürel mihenk taşıyla karşılaştırmanız yeterlidir: Stiletto.
Doksanlar, hem bir televizyon dizisi olan hem de kadınların cinsel özgürlüğünü ve topuklu ayakkabılarını öven Sex and the Citydönemiydi. Aktris Sarah Jessica Parker, dizinin ana karakteri Carrie Bradshaw olarak rol aldı ve New York City sokaklarını 12 cm topuklu ayakkabılarla koşmasıyla tanındı (genellikle bu ayakkabılar da Manolo Blahnik tarafından tasarlandı). Kadınlar, stilettonun görsel etkisi olan vurgulanmış bir kıvrımla ve ince uzun bacaklarla gösteriş yapmak uğruna ayak hastalıkları uzmanlarının çekiç parmakları ve aşil tendiniti hakkındaki uyarılarını cesur bir şekilde görmezden geldiler. Konu üzerinde yapılmış bilimsel çalışmalardan haberleri vardı belki de. Çünkü araştırmalar yüksek topuklu ayakkabıyı giyen kişinin kalçasının daha dik göründüğünü ve daha feminen bir yürüyüşü teşvik ettiğini ortaya koyuyordu.
Buna karşılık, Birkenstock ile etrafınıza verdiğiniz güçlü bir ‘ilgilenmiyorum’ ya da en azından ‘o kadar hızlı gitmeyelim’ mesajıyla bir takılma kültürü ayakkabısı olmaktan epey uzaktır.
Bir film yapımcısı, tutkulu bir öpüşmeyi gösterdikten sonra, görüntüyü yatak odasının zeminine kaydırarak, dikkatsizce terk edilmiş gibi görünen yüksek topuklu ayakkabılar üzerinde oyalanıp, ardından darmadağınık çarşafların üzerine inmeden önce dantelli iç çamaşırlarını gösterip izleyicileri cezbedebilir. Bu çekimde topuklu ayakkabıları Birkenstock ile değiştirin ve bakın, acaba film bir distribütör bulabiliyor mu?
İki Numaralı Teori: Kovid
Kabul etmek gerekir ki, pandemi, Netflix’in hit dizisi Ozark’tan, kentsel suç dalgasına kadar, hemen hemen her güncel sosyal trend için başvurulan açıklama haline geldi. Tabii ki bu duruma da uyuyor. Birkenstock, yeni evden çalışma rutinine makul bir yanıt. Bilgisayar başında eşofmanla oturmak ve ara sıra süpermarkete gitmek, terliklerden daha sağlam ama sert bir ayakkabıdan daha konforlu bir şey gerektiriyordu. Manhattanlı ayak cerrahi uzmanı Suzanne Levine, Wall Street Journal’a rahat ve sokağa çıkma yasağından ilham alan ayakkabı seçimi alışkanlıklarının ayakların genişlemesine ve uzamasına yol açtığı açıklamasını yaptı – o kadar ki, bazı insanlar pandemi öncesi ofislerine giderken rahatlıkla giyebildikleri ayakkabıları, babetleri veya Oxford’ları giymekte zorlandılar.
Her halükarda, pek çok insan pandemi sırasında – geçici de olsa – modaya kayıtsız kaldı. Sonuçta, hiçbir yere gitmiyorsanız topuklu ayakkabı veya wingtip giymek için çok az neden var. Pandeminin ilk yılında, elbise ve ayakkabı satışları yüzde 60 düştü ve sadece ayakkabı satışları yüzde 20 düştü. Birkenstock, para kazanmak için bir fırsat yakaladı. Birkenstock CEO’su Oliver Reichert, “Pandemide olan iyi bir şey varsa, o da pandeminin kendimize bizim için neyin önemli olduğunu ve hayatımızda gerçekten neyi önemsediğimizi sormaya zorlamasıdır” diyerek şirketi için son derece kazançlı bir unsur haline gelen rahat ayakkabı fikrini ortaya attı. İnsanlar işe ve restoranlara döndüklerinde, birçoğu kendileri için önemli olan şeyin, göz alıcı neon sarısı Birkenstock olduğunu fark etti.Ve son olarak…
Üç Numaralı Teori: Birkenstock, anti-kapitalizme kapitalist bir selamlamadır.
Pek çok insan geç dönem kapitalizmine kuşkuyla bakıyor veya Amerika’nın Demokratik Sosyalistlerine katılıyorlar ya da sosyalizme merak duyuyorlar. Onlara göre, tüketim çevre için zehirli ve iklim değişikliğine neden oluyor. Orijinal Birkenstock’un mütevazi ataları ve sıkıcı görünümü, kullanıcının moda karşıtı zihniyetinin ve çevresel farkındalığının reklamını yaptı. 100 doların üzerindeki fiyat etiketine bakılmaksızın, Birkenstock politik olarak ilerici görünüyordu. Ve sonuçta, hepimizin ayakkabıya ihtiyacı vardı.
Moda tutkunlarının genellikle düşük gelirli tüketiciler tarafından giyilen giysilerle aşk yaşadığı zamandan çok uzak bir tablo: sadece bir zamanlar kovboyların ve mavi yakalı işçilerin dolaplarında bulunan mavi kotları düşünün; veya dağcılar ve buz balıkçıları için gerekli bir malzeme olan şişme montları. Moda endüstrisi, sıradan bir nesneyi yeni ve göz alıcı bir şeye dönüştürmekte dahidir. Düşük bir fiyat etiketini dudak uçuklatacak kadar yükseltin ve ürün daha şık görünsün.
Tasarımcılar, tıpkı inanılmaz derecede hafif kaz tüyü dolgusunu ve dramatik bir tasarımı ekleyerek ‘puffer montları’ lüks bir öğeye dönüştürdükleri gibi, kalçaları (başarılı moda pazarlamasında bir tema) ön plana çıkarmak ve çıplak karınları göstermek için kot pantolonları yenilediler. Bir zamanlar ağırbaşlı bir şirket olan Birkenstock da aynı şeyi yaptı: Taşralı bir takunyanın renklerini ve malzemelerini güncelleyerek ve sonunda ünlülerin ve influencerların ayaklarına geçirerek anti-modayı moda haline getirdi. Ve böylece anti-moda, moda klişesine dönüştü.
Bununla birlikte, bu tür diğer dönüşümlerde olduğu gibi, Birkenstock’un niş alt kültür ve ilerici itibardan kitle pazarına yolculuğu büyük olasılıkla kendi sonunu hazırlayacak. Covid popülerliğini yitirecek ve belki insanlar daha fazla seks yapmaya başlayacak.
Yaz boyunca cehennem sıcaklarında dışarı çıkmaya cesaret eden herkes şu Birkenstock denilen hantal, burnu açık ve takunyaya benzeyen ucube ayak kabını fark etmiştir. Çok az kişi bu marka ve modelin, Ren bölgesi yürüyüşleri ve topuk dikeni tedavisi ile ilişkilendirilen asırlık bir Alman icadı olabileceğini tahmin ederdi.
Amerikalı bir terzi, 1960’ların ortalarında, kendi soyunun dayandığı ülke olan Almanya’yı ziyaret eder. Bu ziyaret sırasında 1774’te Alman bir köy kunduracısı tarafından icat edilen Birk ile tanışır. Yeni Amerikalının ayakları Birk sayesinde bayram etmiştir. Terzi, Amerika’ya geri dönerken Birk’i de yanında götürür ve Amerikalı perakendecilere tanıtır.
60’ların ortaları, sonu. Birkenstock, hippilere hizmet veren sağlıklı gıda mağazalarının raflarından başka bir yer bulamaz kendisine. Bonmarşe müşteriler ise Birk’in sağlam deri kayışlarına ve hacimli ayak tabanına şöyle bir göz atıp kendilerini gülmekten alıkoyamazlar. Milenyum öncesi Amerikalının zevkine göre Birkenstock çok çirkindir.
Hikâyenin, tıpkı filmlerde olduğu gibi, ilerleyen bölümlerinde değiştini görüyoruz. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde Birkenstock yeniden markalaştı ve ürettiği ayakkabılar Dior, Proenza Schouler ve Valentino gibi lüks tasarımcılardan Walmart müşterilerine kadar herkes tarafından sevilen bir sosyal medya ve kaldırım divasına dönüşerek yeni bir hayata kavuştu.
Birkenstocks şimdilerde koyun derisi ya da kürk ile kaplanıyor. Mücevher tonlarında, neon renklerinde, ana renklerde veya toprak tonlarında; ve yüksek kaliteli deriden yapılmış, mikrofiber veya su geçirmez plastik halleriyle, yapay elmaslarla süslenmiş veya çiçeklerle işlenmiş Birkenstock serileriyle dolup taşan web sayfalarına göz atabilirsiniz.
Ünlü ayakkabı ustası Manolo Blahnik, 470 dolara satılan şeffaf kayışları olan bir Birkenstock tasarladı. Bu, Saint Laurent’in Birkenstock’tan ilham alan 845 dolarlık leopar modeline kıyasla daha ucuz. Dakota, Kendall, Gwyneth, Julianne ve Gigi’nin Birkenstocklarıyla köpeklerini gezdirirken veya yiyecek taşırken çekilmiş fotoğrafları, hayran dergilerinin vazgeçilmezi haline geldi. 2019 Oscarlarında, Frances McDormand, Valentino tasarımı “asit sarısı” Birkenstockları giydiği zaman kırmızı halıyı bile süsledi. Bu arada şirket Instagram ve TikTok sayesinde sosyal medyada daha görünür olmaya başladı.
Yine de kaba ve ortopedik amaçla kullanıma çok yakın görünen bu hantal ayakkabının çiçek çocuklar komününden Paris atölyelerine yükselişi, şaşırtıcı bir kültürel olay olmaya devam ediyor. Birkenstock fenomenini açıklayabilecek birkaç teori var.
Bir Numaralı Teori: Birkenstocks, zamanımızda insanların pek aktif olmayan cinsel hayatlarını gösterişli bir biçimde kamusal alanda ifade etmenin mükemmel bir moda karşılığıdır.
Araştırmalar gösteriyor ki insanlar geçtiğimiz yıllarda olduğundan daha az partnerle daha az seks yapıyor ve gençler bekaretlerini önceki nesillere göre daha geç kaybediyorlar.
Demiseksüelliğin son zamanlarda ortaya çıkması da dikkate değer. Görünüşe göre cinsel kimliklerini yakın zamana kadar gizli tutan demiler, yalnızca yakın bir duygusal bağ kurabildikleri insanlara cinsel olarak ilgi duyan insanlar. Demiseksüllerin yanında aseksüelleri de (çok az cinsel çekim hissedenler veya hiç hissetmeyenler) ihmal etmeyelim. Onlar da/bile adlarını güncel ve onaylanmış cinsel kimlik listelerinde bulmakta.
Birkenstock’un neden aktif olmayan cinsel hayatın favori ayakkabısı olduğunu anlamak için onun gerçekçi pragmatizmini 1990’ların kültürel mihenk taşıyla karşılaştırmanız yeterlidir: Stiletto.
Doksanlar, hem bir televizyon dizisi olan hem de kadınların cinsel özgürlüğünü ve topuklu ayakkabılarını öven Sex and the Citydönemiydi. Aktris Sarah Jessica Parker, dizinin ana karakteri Carrie Bradshaw olarak rol aldı ve New York City sokaklarını 12 cm topuklu ayakkabılarla koşmasıyla tanındı (genellikle bu ayakkabılar da Manolo Blahnik tarafından tasarlandı). Kadınlar, stilettonun görsel etkisi olan vurgulanmış bir kıvrımla ve ince uzun bacaklarla gösteriş yapmak uğruna ayak hastalıkları uzmanlarının çekiç parmakları ve aşil tendiniti hakkındaki uyarılarını cesur bir şekilde görmezden geldiler. Konu üzerinde yapılmış bilimsel çalışmalardan haberleri vardı belki de. Çünkü araştırmalar yüksek topuklu ayakkabıyı giyen kişinin kalçasının daha dik göründüğünü ve daha feminen bir yürüyüşü teşvik ettiğini ortaya koyuyordu.
Buna karşılık, Birkenstock ile etrafınıza verdiğiniz güçlü bir ‘ilgilenmiyorum’ ya da en azından ‘o kadar hızlı gitmeyelim’ mesajıyla bir takılma kültürü ayakkabısı olmaktan epey uzaktır.
Bir film yapımcısı, tutkulu bir öpüşmeyi gösterdikten sonra, görüntüyü yatak odasının zeminine kaydırarak, dikkatsizce terk edilmiş gibi görünen yüksek topuklu ayakkabılar üzerinde oyalanıp, ardından darmadağınık çarşafların üzerine inmeden önce dantelli iç çamaşırlarını gösterip izleyicileri cezbedebilir. Bu çekimde topuklu ayakkabıları Birkenstock ile değiştirin ve bakın, acaba film bir distribütör bulabiliyor mu?
İki Numaralı Teori: Kovid
Kabul etmek gerekir ki, pandemi, Netflix’in hit dizisi Ozark’tan, kentsel suç dalgasına kadar, hemen hemen her güncel sosyal trend için başvurulan açıklama haline geldi. Tabii ki bu duruma da uyuyor. Birkenstock, yeni evden çalışma rutinine makul bir yanıt. Bilgisayar başında eşofmanla oturmak ve ara sıra süpermarkete gitmek, terliklerden daha sağlam ama sert bir ayakkabıdan daha konforlu bir şey gerektiriyordu. Manhattanlı ayak cerrahi uzmanı Suzanne Levine, Wall Street Journal’a rahat ve sokağa çıkma yasağından ilham alan ayakkabı seçimi alışkanlıklarının ayakların genişlemesine ve uzamasına yol açtığı açıklamasını yaptı – o kadar ki, bazı insanlar pandemi öncesi ofislerine giderken rahatlıkla giyebildikleri ayakkabıları, babetleri veya Oxford’ları giymekte zorlandılar.
Her halükarda, pek çok insan pandemi sırasında – geçici de olsa – modaya kayıtsız kaldı. Sonuçta, hiçbir yere gitmiyorsanız topuklu ayakkabı veya wingtip giymek için çok az neden var. Pandeminin ilk yılında, elbise ve ayakkabı satışları yüzde 60 düştü ve sadece ayakkabı satışları yüzde 20 düştü. Birkenstock, para kazanmak için bir fırsat yakaladı. Birkenstock CEO’su Oliver Reichert, “Pandemide olan iyi bir şey varsa, o da pandeminin kendimize bizim için neyin önemli olduğunu ve hayatımızda gerçekten neyi önemsediğimizi sormaya zorlamasıdır” diyerek şirketi için son derece kazançlı bir unsur haline gelen rahat ayakkabı fikrini ortaya attı. İnsanlar işe ve restoranlara döndüklerinde, birçoğu kendileri için önemli olan şeyin, göz alıcı neon sarısı Birkenstock olduğunu fark etti.Ve son olarak…
Üç Numaralı Teori: Birkenstock, anti-kapitalizme kapitalist bir selamlamadır.
Pek çok insan geç dönem kapitalizmine kuşkuyla bakıyor veya Amerika’nın Demokratik Sosyalistlerine katılıyorlar ya da sosyalizme merak duyuyorlar. Onlara göre, tüketim çevre için zehirli ve iklim değişikliğine neden oluyor. Orijinal Birkenstock’un mütevazi ataları ve sıkıcı görünümü, kullanıcının moda karşıtı zihniyetinin ve çevresel farkındalığının reklamını yaptı. 100 doların üzerindeki fiyat etiketine bakılmaksızın, Birkenstock politik olarak ilerici görünüyordu. Ve sonuçta, hepimizin ayakkabıya ihtiyacı vardı.
Moda tutkunlarının genellikle düşük gelirli tüketiciler tarafından giyilen giysilerle aşk yaşadığı zamandan çok uzak bir tablo: sadece bir zamanlar kovboyların ve mavi yakalı işçilerin dolaplarında bulunan mavi kotları düşünün; veya dağcılar ve buz balıkçıları için gerekli bir malzeme olan şişme montları. Moda endüstrisi, sıradan bir nesneyi yeni ve göz alıcı bir şeye dönüştürmekte dahidir. Düşük bir fiyat etiketini dudak uçuklatacak kadar yükseltin ve ürün daha şık görünsün.
Tasarımcılar, tıpkı inanılmaz derecede hafif kaz tüyü dolgusunu ve dramatik bir tasarımı ekleyerek ‘puffer montları’ lüks bir öğeye dönüştürdükleri gibi, kalçaları (başarılı moda pazarlamasında bir tema) ön plana çıkarmak ve çıplak karınları göstermek için kot pantolonları yenilediler. Bir zamanlar ağırbaşlı bir şirket olan Birkenstock da aynı şeyi yaptı: Taşralı bir takunyanın renklerini ve malzemelerini güncelleyerek ve sonunda ünlülerin ve influencerların ayaklarına geçirerek anti-modayı moda haline getirdi. Ve böylece anti-moda, moda klişesine dönüştü.
Bununla birlikte, bu tür diğer dönüşümlerde olduğu gibi, Birkenstock’un niş alt kültür ve ilerici itibardan kitle pazarına yolculuğu büyük olasılıkla kendi sonunu hazırlayacak. Covid popülerliğini yitirecek ve belki insanlar daha fazla seks yapmaya başlayacak.
Leave a Reply
You must be logged in to post a comment.