Akraba evliliği sorunu

Bir not ile başlayayım: Sosyobiyoloji kelimesi günümüzde lanetlidir ve pek kullanılmamaktadır. Sanatçıları, ünlüleri ve büyük medya köşelerindeki kanaat önderi yazarları ürküten bu kelimenin önce akademi tarafından dışlandığını tahmin ediyorum. Dolayısıyla sosyobiyolojinin şemsiyesi altına giren meselelerde de ister istemez ya tamamen cahil kaldık ya da tekerleği yeniden icad etmeye çalışıyoruz. Bu sebeple yıllar önce okuduğumda gözlerimi açan bir yazının çevirisini sunuyorum sizlere bugün. Fikirlerin biraz daha özgürce ve biraz daha fazla çeşitle ifade edilebildiği zamanlardan, çok da eski değil, 2003 yılından bir yazı. American Conservative sitesinde, Steve Sailer imzasıyla yayınlandı.

Bu yazının kafamda oturttuklarıyla yazdığım Cumhuriyet ve İlk Öpücük başlıklı yazıyı da hazır 29 Ekim yaklaşırken buraya iliştireyim. Bundan sonra onu da okursanız iyi bir kombo olacağını tahmin ediyorum. İyi okumalar.


Önde gelen pek çok neo-muhafazakâr, Amerika’yı Irak’ı ve diğer müslüman memleketleri yalnızca fethetmeye değil, aynı zamanda Ortadoğu’nun demokratikleşmesini hızlı bir şekilde başlatmak için Irak toplumunu yeniden inşa etmeye çağırıyor. Fakat Amerikalılar Ortadoğu hakkında o kadar az şey biliyor ki, çok azımız Arap Müslüman kültürlerinin yapı taşlarından birinden haberdarız: akraba evliliği. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Irak’ta yüksek oranlarda olan akraba evliliğinin ulus inşa etme hırslarımızla büyük ölçüde ters düştüğünden haberdar değiliz.

Irak’ta, bölgenin çoğunda olduğu gibi, evli çiftlerin neredeyse yarısı birinci derece veya ikinci derece kuzendir. Bağdat’ta, 1986 yılında yapılan bir araştırma, 4,500 evli hastane personelinin ve hastasının %46’sının birinci veya ikinci derece kuzenleriyle evli olduğunu, 1989’da yapılan daha küçük ölçekli bir araştırma ise katılımcıların %53’ünün akraba evliliği yaptığını ortaya koydu. Irak’ta birinci derece kuzen evliliğinin en bilinen örneği Saddam Hüseyin ve ilk karısı Sajida’nin evliliğidir.

Akraba evliliği, güçlü aile bağlarını ve yoğun adam kayırma dürtülerini besleyerek sivil toplumun gelişimini daha da zorlaştırır. Pek çok Amerikalı şimdiye kadar Irak’ın üç etnik gruptan oluştuğunu duymuştur: kuzeydeki Kürtler, merkezdeki Sünniler ve güneydeki Şiiler. Açıktır ki, bu etnik kökenli rekabetler Irak’ta reform yapma görevini karmaşık hale getirecektir. Ancak bu, Irak’ın etnik yapısının sadece genel bir bir özetidir. Bu üç etnik grubun her biri, kendi ittifakları, rakipleri ve düşmanlıkları olan daha daha küçük kabilelere, klanlara ve geniş ailelere bölünebilir. Ve bu baş belası toplumsal bölünmelerin olmasına yol açan temel etken, genellikle göz ardı edilen akraba evliliği kurumudur.

Ortadoğu ülkelerindeki yüksek hassasiyet (vay anama küfretti, vay Reis’e laf etti) ve kabilecilik bilinci sık sık dile getirilmiştir. 1931’de Irak Kralı Faysal, tebaasını “herhangi bir vatansever düşünceden yoksun, … hiçbir ortak bağla birbirine bağlı olmayan, kötülüğe kulak veren; anarşiye meyilli ve her ne olursa olsun herhangi bir hükümete karşı durmaya hazır” olarak tanımlamıştır. Irak gibi ülkelerde sıklıkla gözlemlenen soydaşlık, yolsuzluk ve darbeler, yüksek oranda görülen akrabalık evlilikleriyle bağlantılıdır.

Müslüman ülkeler, genellikle sıcak ve özverili geniş aile bağlarıyla, aynı zamanda zayıf vatanseverlikleriyle de tanınırlar. Bireyciliğin çok güçlü olduğu ABD’de, birçok kişi “aile değerleri” ile toplumun iyiliği için fedakarlık yapmak gibi yurttaşlık erdemlerinin her zaman bir arada olduğunu varsayar. Ancak İslam ülkelerinde aileye olan bağlılık, ulusa olan bağlılıkla savaş halindedir. Bu durumda sivil erdemlerin, askeri güçlülüğün ve ekonomik performansın tümü zarar görür.

Yorumcu Randall Parker şöyle diyor:

Akraba evliliği [kuzen evliliği] Batı’nın Ortadoğu siyaseti analizi yaparken yeterince üstünde durmadığı en önemli faktördür. Batılı siyaset teorisyenlerinin çoğu, ideolojilerin görmediği akrabalık temelli siyasi bağların önemine büyük ölçüde körler, çünkü bu bağlar toplumların ve siyasi sistemlerin nasıl örgütlenmesi gerektiğine dair soyut Batılı ideolojik modellerden türetilmiyor.

İnanılmaz derecede sıkı sıkıya bağlı olan geniş aileler, gerçekten sivil toplumun düşmanıdır, çünkü aile ittifakları, toplumda kendi ailelerinin üyesi olmayan insanlara yönelik her türlü adalet düşüncesini geçersiz kılar. Ancak, Orta Doğu’da neyin yanlış olduğu konusundaki tartışmaların yüzde 99’unda bu bariz gerçek atlanıyor. Her hükümet çalışanı, devlet işini diğer grupları gözardı edip kendi grubuna yardım etmenin bir yolu olarak görürse, Irak’ı nasıl modern bir liberal demokrasiye dönüştürebiliriz?

ABD ordusunda çalışmış emekli Albay Norvell De Atkine, Amerika’nın Arap müttefiklerini modern savaş teknikleri konusunda eğitmek için yıllarını harcadı. Kendisine verilen görevi layıkıyla yerine getiremeyen ve hüsrana uğrayan De Atkine, Amerikan Diplomasisi’nde yayınlanan “Araplar Neden Savaşları Kaybeder?” başlıklı bir makalede,

Birincisi, Araplar arasında kendi aileleri dışındaki herhangi birine karşı duyulan güvensizlik, saldırı operasyonlarını olumsuz etkiliyor… İş ve sosyal ilişkiler de dahil olmak üzere insanı harekete geçiren her olgunun aile yapısına dayandırıldığı, bu yönelimin orduda, özellikle savaş alanında da mevcut olduğu bir kültüre sahipler

diyor.

Ve devam ediyor:

Saldırı eylemi temel olarak ateş etme ve manevradan oluşur. Manevra unsuru, destek birimlerinin veya silahlarının koruma ateşi sağladığından emin olmalıdır. Bu desteğe bir güven eksikliği varsa, birliklerin yerleşik savunuculara karşı ilerlemesini sağlamak, ancak subayların öne çıkıp liderlik etmesiyle mümkündür, bu ise Arap liderliğinin bir özelliği değildir.

Benzer şekilde, Francis Fukuyama’nın 1995 tarihli Trust: The Social Virtues & the Creation of Prosperity adlı kitabında tanımladığı haliyle, İtalya gibi birbirine oldukça bağlı geniş ailelere sahip ülkeler dinamik aile şirketleri oluşturabilir. Yine de, bu aile şirketleri, işten kaytarma, yolsuzluk ve adam kayırmacılıkla dolu olma eğilimindedir, bunun sebebi şirket çalışanlarının sadakatlerini çalıştıkları şirkete göstermektense kendi geniş ailelerine göstermeleridir. Arap kültürleri Sicilyalı kültüründen daha aile odaklıdır ve bu nedenle ekonomik girişimleri daha da fazla zarar görmektedir.

Amerikan toplumu akraba evliliğine karşı o kadar önyargılı ki, birçok Amerikalı kuzeniyle evlenmeyi düşünmekte bile zorlanır. Diğer yandan, ilk kuzenler arasında önceden ayarlanmış eşleştirmeler (özellikle erkek kardeşlerin çocukları arasında), Kuzey Afrika’dan Batı Asya’ya ve Pakistan ve Hindistan’a kadar geniş bir alanda ideal olarak kabul ediliyor.

Amerikalılar uzun zamandır kuzen evliliğini yalnızca köylüler arasında uygulanan bir şey olarak düşündüler ve ciddiye almadılar. Onlarca yıl kan davalarını sürdüren akraba evliliği sonucu doğmuş dağlık alanda yaşayan insanların o eski klişesinde bazı gerçeklik payları vardı. 1942’de Kentucky, Beech Creek’teki 107 evlilikle ilgili bir araştırma, evliliklerin yüzde 19’unun akraba evliliği olduğunu açıkladı. Kentucky’de yaşayanlar, ikinci derece kuzen evliliklerine daha meyilliyken, İslam topraklarında birinci kuzen çiftleri ikinci kuzen çiftlerinden daha yaygın olarak görülmektedir.

Kuzen evliliği, çoğu Avrupa ülkesinde ortalama yüzde birden fazla değil ve Fas’tan Güney Hindistan’a kadar ilerleyen hat dışında dünyanın geri kalanında yüzde 10’un altında. Ancak Müslüman göçü, Avrupa’nın düşük akrabalık bağlarını artırıyor. Avustralya’da bulunan Edith Cowan Üniversitesi’nde akraba evlilikleri konusunda önde gelen otorite genetikçi Alan H. Bittles, ‘[İngiltere’de] yaklaşık 0,5 milyonluk yerleşik Pakistan topluluğunda yapılan evliliklerin tahminen %50 ila %60’ının akraba evliliği olduğunu söylüyor.

Avrupa ulusları, son zamanlarda Müslüman göçmenler arasında sık görülen çocukları ile anavatanlarındaki akrabaları arasında evlilik ayarlamaya yönelik  uygulamaya karşı giderek artan bir düşmanlık beslemektedir. Danimarka’nın Ishøj kentindeki Türk misafir işçiler üzerinde yapılan bir araştırma, işçilerin yüzde 98’inin (1., 2. ve 3. nesil) Türkiye’den bir eşle evlendiğini ve daha sonra Danimarka’ya gelip burada yaşadığını öne sürüyor. Ancak Türkler, kuzen evliliği konusunda Araplar veya Pakistanlılara göre daha az heveslidir, bu da Türkiye’de bulunan çok daha güçlü vatanseverlik derecesi ile ilişkilidir.

Avrupa “aile birleşimi” yasaları, göçmenlerin kız çocuklarının memleketten biriyle evlendirmek suretiyle yeğenini getirme fırsatı sunar. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, “aile birleşimi” neredeyse her zaman sadece bir yönde işler – yeni kocanın fakir Müslüman ülkeden zengin Avrupa ülkesine taşınmasıyla. Avrupa doğumlu bir kız, kuzeniyle onu sevmediği için evlenmeyi reddederse, bu, ailesini göçmenlik vizesi nimetinden mahrum bırakacaktır. Bu nedenle kız söyleneni yapması için yoğun bir baskı görebilir. Danimarka’nın sağcı yeni hükümeti, vize almak için düzenlenen bu tür evlilikleri önlemek için yasalar çıkardı. İngiltere İçişleri Bakanı David Blunkett, göçmenleri İngiltere içinde daha fazla evlilik yapmaya çağırdı.

Ortadoğu’nun aksine, Avrupa, Samuel P. Huntington’ın “Romeo ve Juliet devrimi” dediği şeyi yaşadı. Avrupalılar, genç bir kadının sevdiği adamla evlenme hakkına giderek daha fazla sempati duymaya başladılar. Bunun için zemin hazırlamak, Katolik Kilisesi’nin kuzen evliliğine, hatta dördüncü veya daha uzak dereceden kuzenlerle olanlarına bile, karşı uzun süren savaşıyla oldu. Bu, Avrupa’daki geniş aileyi zayıflattı ve görücü usulü evliliklerin avantajlarını azalttı. Aynı zamanda Kilise ve ulus-devlet gibi daha geniş kurumları güçlendirdi.

Müslüman ülkelerdeki yüksek akraba evliliği oranlarından İslam’ın kendisi sorumlu olmayabilir. Aynı şekilde, Güney Hindistan’daki Hindular arasında da yüksek oranda akraba evlilikleri görülür ve genetik benzerlik derecesi kuzen evliliklerinin iki katı olsa da, amca-yeğen evlilikleri sosyal olarak tercih edilir ve çocuklar için daha kötü sağlık sonuçları olur.

Avustralya’daki New England Üniversitesi’nde kıdemli öğretim görevlisi olan Pakistan doğumlu Rafat Hussain bana şunları söyledi:

İslam, kuzen evliliklerini teşvik etmez aksine İslam’ın yayılmasının ilk günlerinde, aile dışındaki evlilikler kültürel ve dini etkiyi artırmak için oldukça arzu edilirdi. Uygulamanın İslam’la ya da aslında herhangi bir dinle çok az ilgisi var ve akraba evliliği İslam’dan önce de yaygın  bir kültürel normdu.

Akraba evliliği (veya endogami) , Müslümanlar arasında olduğundan daha az olmakla birlikte, Ortadoğu’daki Hıristiyanlar arasında da yaygındır.

Müslümanlar arasında görülen akraba evliliği uygulaması, Eski Ahit’te Levililer’de özetlenenler gibi daha eski Orta Doğu normlarına benzer. Yahudi halkını kuran İbrani Patriklerinde soy içi evlenme oldukça yaygındı. İshak, bir zamanlar kuzeni olan Rebeka ile evlendi. Ve İshak’ın oğlu Yakup,  birinci dereceden kuzeni olan Lea ve Rahel ile evlendi. Yakup’un bir düzine oğlu, İsrail’in On İki Kabilesinin meşhur atalarıydı. Akraba evliliği dolayısıyla, Yakup’un sekiz meşru oğlunun, sekiz yerine sadece altı büyükanne ve büyükbabası vardı. Bunun nedeni, akraba evliliği sonucu doğmuş kişilerin kendi akrabalarıyla birden çok yolla ilişkili olmasıdır.

Neden dünya çapında bu kadar çok insan evlendiği kişiyi aile içinden seçmeyi tercih ediyor?

Rafat Hussain;

Ebeveynlerin etkisinin önemli ölçüde olduğu ve cinsiyet ayrımının daha sıkı takip edildiği ataerkil toplumlarda, evlilik seçimi sadece tanıdığınız kişilerle sınırlıdır. Sosyal veya ekonomik nedenlerle ailenin iç sınırları içinde kalmak biraz gurur verici olsa da, daha önemli olan konu şudur: Ebeveynler iyi bir eşleşmeyi nerede bulacaklar? Çoğu zaman, bu sorunun cevabı tanıdığınız ve güvenebileceğiniz kişilere indirgeniyor.

Yahudilerin ve Müslümanların içinden çıktığı eski kültürlerde özellikle önemli olan diğer bir önemli motivasyon, miras kalan zenginliğin çok sayıda vâris arasında paylaşılmasını önlemektir. Bu, özellikle ölçek ekonomilerindeki aile şirketleri için önemli olabilir.

Akraba evliliği yapan insanların daha az sayıda atası olduğu gibi daha az sayıda mirasçısı vardır, bu da hem mirasın hem de kardeşlerin bir arada kalmasına yardımcı olur. Bir aile reisi, oğlunu küçük erkek kardeşinin kızıyla evlendirdiğinde, torununun ve yeğeninin aynı kişi olmasını sağlar. Aynı şekilde, küçük erkek kardeş, torununun aynı zamanda aile reisinin torunu ve varisi olacağını bilmekten yararlanır. Böylece, kuzen evliliği miras üzerindeki kardeş rekabetini minimuma indirerek aileleri duygusal olarak birleştirir. Antropolog Carleton Coon ayrıca, bir Bedevi Arap göçebesinin sahip olduğu akraba sayısını en aza indirerek, bu sistemin “onurlu bir adamın, ölümlerinin intikamını alması gereken kişilerin sayısını da sınırlı tuttuğuna” dikkat çekmiştir.

Akraba evliliğinin tıbbi dezavantajları da var. Ortak atalara sahip olmak, malign çekinik genlerin neden olduğu genetik sendromları kalıtım yoluyla alma oranını artırır.

Bittles, sosyo-ekonomik faktörleri kontrol ettikten sonra, birinci derece kuzen evliliği yapmış çiftlerin bebeklerinin ilk doğum günlerinden önce ölme olasılığının yaklaşık yüzde 30 daha yüksek olduğunu buldu.

Ancak, en büyük dezavantaj politik olabilir.

Müslümanlar, özellikle de Araplar, nesiller boyu süren kuzen evlilikleri nedeniyle  kendi akrabalarından çok daha fazla soy bağına sahip oldukları için, batılılara oranla ailelerine milletlerinden daha mı çok sadıklar? Almanya’daki Max Planck Enstitüsü’nden siyaset bilimci Frank Salter’a ait  Risky Transactions: Trust, Kinship, and Ethnicity kitabında, yazar, mafya ailelerinin ‘tam bir aile’ olmasının nedenine sosyobiyolojik bir açıdan bakıyor ve şöyle diyor: “Bu benim önsezim; en azından bir faktör olmak zorunda.”

William D. Hamilton tarafından 1964’te “akraba seçilimi” adı altında incelenen modern biyolojinin temel yasalarından biri, iki insan arasındaki genetik ilişki ne kadar yakınsa, birbirlerine karşı sadakat ve fedakarlık hissetme olasılıklarının o kadar yüksek olduğudur. Doğal seçilim bizi sadece kendi genlerimizi çoğaltmaya çalışmak için değil, aynı zamanda belirli genlerimizden bazılarının kopyalarına sahip olan akrabalarımızın kendi genlerini çoğaltmasına yardımcı olmak için şekillendirdi.

Nepotizm (akraba veya adam kayırma) bu nedenle biyolojik olarak temellendirilebilir. Hamilton, nepotistik duygu seviyesinin genellikle genetik benzerliğin derecesine bağlı olduğunu açıkladı. Kişisel olarak değişken genlerinizin yarısını çocuklarınız ve kardeşlerinizle paylaşıyorsunuz, ancak dörtte birini yeğenleriniz/yeğenleriniz ve torunlarınızla paylaşıyorsunuz, bu nedenle nepotistik dürtüleriniz onlara karşı biraz daha az olma eğiliminde.

Genlerinizin 1/8’ini birinci derece kuzenlerinizle ve 1/32’sini ikinci derece kuzeninizle paylaşıyorsunuz, bu nedenle aileye bağlılığınız  hızla düşme eğiliminde. Ama siz ve akrabalarınız aynı soydan evlilikler yapmışsa, aileye bağlılığınız hızla düşme eğiliminde değil çünkü o zaman, akrabalarınızla birden çok yolla ilişki kuracaksınız. Hepiniz genetik olarak daha benzer olacaksınız, böylece ailenize karşı hissettiğiniz vefa ve bağlılık artacak. Örneğin, damadınız aynı zamanda çocukluğundan beri değer verdiğiniz yeğeniniz de olabileceği için tüm nepotistik odağınız onda olacakken, diğer yandan Batılı toplumlarda, nepotistik odağınız damadınız ve yeğeniniz arasında ikiye bölünecek.

Nepotizm genellikle sıfır toplamlı bir oyun olduğundan, akrabalarınıza karşı maddi ve manevi olarak daha nazik olmanın sonucu, akraba olmayanlara karşı daha az medeni ve hatta az adil olmanız manasına gelecektir. Saddam’ın memleketi Tikrit’ten geniş aile üyelerini ulusal hükümette birçok kilit pozisyona atadığı Irak gibi ülkelerde adam kayırma oldukça yaygındır.

Benzer şekilde, akraba evliliğine karşı olan eğilim, geniş bir aileyi, kısmen izole edilmiş gen havuzuna sahip minyatür bir ırk grubuna dönüştürebilir. Köpek yetiştiricileri, küçük bir  nesilde yeni türler yaratmak için akrabalı yetiştirmenin uç biçimlerini kullanırlar. Eski İbraniler, kendi etnik grubuna evrilmiş, ortak soya sahip geniş bir ailenin (İbrahim ve onun neslinin) canlı bir örneğini sunar. Bu süreç Ortadoğu’da binlerce yıldır devam ediyor, bu yüzden sadece Yahudiler değil, aynı zamanda Sâmirîler ve Yahya peygambere tapan Sâbiîler gibi küçük, eski, akrabalar arası evliliğin yaygın olduğu grupların hala hayatta kalmasının nedeni de budur.

Özetle, neo-muhafazakârlar sürekli olarak Amerika’nın II. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya ve Japonya’yı reforme etmedeki başarısını, Ortadoğu’da tekrarlayabileceğinin kanıtı olarak gösterseler de, Avrupa ve Japonya’nın son derece vatansever, işbirlikçi ve çekirdek aileye dayanan halklarıyla başarıya ulaşan ulus kurma projeleri, Irak’ın derin sosyal yapısı ile çatışmaktadır.


Posted

in

Tags: