Dostlar sağ olsun, her şeyin bir fiyatı var

*Türkiye dışında.

Bundan on sene kadar önce kendimi bir grup İsveçliyle beraber Antalya’dan Kapadokya’ya giderken buldum. Yolda bir halı kooperatifinde durdu otobüsümüz. Kooperatif yetkilileri bize tüm fasiliteyi gezdirdiler. Kozalardan ipek üretilmesini gördük. Ardından köylü kadınları halı dokurken seyrettik. Nihayetinde bizi büyükçe bir salona getirdiler. Çaylar, ıhlamurlar geldi. Adamın biri kocaman salonda halıları savurarak sağa sola atmaya başladı. Tüm bu gösteri benim bile hoşuma gitmişti, siz bir de İsveçlileri düşünün.

Aklımda hiç yoktu, fakat madem öyle, gelmişken bir halı alayım dedim. Beğendiğim bir halıyı incelemeye başladım. Baktım, fiyat etiketinde 2000 yazıyor ama bu rakamdan başka bir şey de yok. Satıcıya sordum, burada 2000 yazıyor ama ne bu, dolar mı, euro mu, kron mu, yen mi? Aldığım cevap:

Abi valla o müşterisine göre.

Çoğumuzun bildiği dünya, bir fiyat etiketleri dünyasıdır. Her şeyin bir fiyatı vardır, tek bir fiyatı. Tabii dünya hep böyle bir dünya değildi. Uzun bir süre müşterilerin ve mağaza sahiplerinin çoğunun alıp vermek için pazarlık yaptığı bir dünyada yaşadık. Ve bunun böyle olmasının da makul bir nedeni vardı.

Eski dünyada bir müşteri, bir ürün için daha düşük bir fiyat vermek istiyorsa iyi bir araştırmacı olmalıydı. Birkaç satıcı arasında gidip gelmek, onları birbirine vurdurmak zorundaydı. Zahmetli. Bütçeniz kısıtlıysa değer tabii.  Fakat zenginseniz vakit nakittir diye düşünürsünüz. Satıcının söylediği fiyat neyse çıkarır verirsiniz. O esnada başka bir müşteri gelir, üzerinde bir fiyat verirse siz de fiyatı daha da yükseltebilirsiniz.

Sonuç itibarı ile herkes makul olduğunu düşündüğü parayı ödüyor ve esnaf kâr ediyordu. Yüzyıllardır ticaret bu şekilde işliyordu ve hemen hemen herkes bunu böyle kabul etmişti. Dostlar Cemiyeti (Quaker’lar) dışında.

Quaker’lar, aynı ürün için farklı insanlardan farklı fiyatlar talep etmenin ahlaki olarak yanlış olduğunu düşündüler. Her ürünün bir fiyatı olduğunu söylediler. Fiyat sadece bir fiyattır. Değişmez. Bu ahlaki bir duruştu. Muhtemelen ilk olarak bir birader kendi dükkanında denedi fiyat etiketini.

Hemen Vikipedi’den alıntılayayım buraya: Quakers (Dostların Dînî Derneği), mevcut Hristiyan mezheplerinden ve tarikatlarından memnun olmayanlar tarafından 17. yüzyıl ortalarında İngiltere’nin nin kuzeybatısında ortaya çıkmış bir mezheptir. Üyeleri arkadaşlar/dostlar ya da Religious Society of Friends olarak adlandırılır.

Aslına bakarsak 1800’lü yıllarda mağazalar büyüyor ve pazarlık, mağazalar ve müşteriler için bir sorun haline geliyordu. Örneğin, mağazalarda pazarlık yapmak için tezgahtar yetiştirmek yıllar alıyordu. Mağaza kendinizinse her şeyin maliyetini bilirsiniz, kendi malınız için en iyi pazarlığı kendiğiniz yaparsınız. Ancak çırak alırsanız, ona her şeyi öğretmek zaman alacaktır.

Sattığınız şeyler için ne kadar ödediğinizi, diğer satıcıların ne kadara sattığını, kendi fiyatınızı nasıl koruyacağınızı bilmelisiniz. Yoksa iflas edersiniz. Tüm bunları öğreteceğiniz birini yetiştirmek de sizin için masraftan sayılır. Sonra bu masrafı fiyatlarınıza yansıtmalısınız.

Böylelikle 1870 civarında, iş güç dükkan sahibi birkaç kişi Dostları da örnek alarak varolagelen pazarlık dünyasından çıkmış olmalı. Onların tek fiyat fikrini bir adım öteye taşıdılar ve müşteriye nihai fiyatı bildiren bir küçük kağıt parçası olan fiyat etiketini icat ettiler.

Ve bu artık ahlaki bir duruşla ilgili değildi. Büyük mağazalar inşa etmekle ilgiliydi. Özellikle fiyat etiketini icat eden iki mağaza vardı. Bunlardan birini, New York’taki Macy’s’i duymuşsunuzdur belki. Diğeri de Philadelphia’daki Wanna Makers’dır.

Macy’s sahibi Dostlar Cemiyeti’nin üyesidir. Wannamaker öyle biri olmasa da Dost toprakları (Quakerland) adı da verilen Philadelphia’da kurdu işini. Ve bir fiyat etiketi evanjelisti oldu.

Ahlaken doğruydu, istihdam açısından iyiydi, müşteri içinse harikaydı. İnsanlar her şeyin bir bedeli olması fikrini sevdiler, yaydılar.

Türkiye ise fırsatını bulduğunda dünya ekonomi tarihinde 150 yıllık geçmişi olan yaygın bir fikre ve uygulamaya direniş gösteriyor diyebiliriz.

Kuşkusuz fiyat etiketinin yaygınlaşmasının tek sebebi Batı’nın ahlakı değildi. Bir yandan da ekonomiyi ölçeklemenin gereğiydi.

Dünyanın geri kalanından, özellikle öykündüğümüz kısmından, bazı konularda geriyiz, buna şüphe yok. Ancak bunun nedenleri üzerine düşünmek gerekir sanıyorum. Bunu yaparken de klişe şikayetler ve suçlamalar korosuna katılmanın bir faydası yok. Siyasi iktidarların sebep değil sonuç olduğunu düşünen tarafta buluyorum ben kendimi.

Daha önce de paylaşmıştım ancak Türkiye Neden Garip Bir Ülkedir başlıklı 2013 yılında yazılmış şu yazının merak ettiklerimizle uzaktan veya yakından ilgisi olabilir.

Yukarıda özetini yaptığım konuya dair videoyu aşağıda izleyebilirsiniz.

*Türkiye dışında.
Bundan on sene kadar önce kendimi bir grup İsveçliyle beraber Antalya’dan Kapadokya’ya giderken buldum. Yolda bir halı kooperatifinde durdu otobüsümüz. Kooperatif yetkilileri bize tüm fasiliteyi gezdirdiler. Kozalardan ipek üretilmesini gördük. Ardından köylü kadınları halı dokurken seyrettik. Nihayetinde bizi büyükçe bir salona getirdiler. Çaylar, ıhlamurlar geldi. Adamın biri kocaman salonda halıları savurarak sağa sola atmaya başladı. Tüm bu gösteri benim bile hoşuma gitmişti, siz bir de İsveçlileri düşünün.
Aklımda hiç yoktu, fakat madem öyle, gelmişken bir halı alayım dedim. Beğendiğim bir halıyı incelemeye başladım. Baktım, fiyat etiketinde 2000 yazıyor ama bu rakamdan başka bir şey de yok. Satıcıya sordum, burada 2000 yazıyor ama ne bu, dolar mı, euro mu, kron mu, yen mi? Aldığım cevap:

Abi valla o müşterisine göre.
Çoğumuzun bildiği dünya, bir fiyat etiketleri dünyasıdır. Her şeyin bir fiyatı vardır, tek bir fiyatı. Tabii dünya hep böyle bir dünya değildi. Uzun bir süre müşterilerin ve mağaza sahiplerinin çoğunun alıp vermek için pazarlık yaptığı bir dünyada yaşadık. Ve bunun böyle olmasının da makul bir nedeni vardı.
Eski dünyada bir müşteri, bir ürün için daha düşük bir fiyat vermek istiyorsa iyi bir araştırmacı olmalıydı. Birkaç satıcı arasında gidip gelmek, onları birbirine vurdurmak zorundaydı. Zahmetli. Bütçeniz kısıtlıysa değer tabii. Fakat zenginseniz vakit nakittir diye düşünürsünüz. Satıcının söylediği fiyat neyse çıkarır verirsiniz. O esnada başka bir müşteri gelir, üzerinde bir fiyat verirse siz de fiyatı daha da yükseltebilirsiniz.
Sonuç itibarı ile herkes makul olduğunu düşündüğü parayı ödüyor ve esnaf kâr ediyordu. Yüzyıllardır ticaret bu şekilde işliyordu ve hemen hemen herkes bunu böyle kabul etmişti. Dostlar Cemiyeti (Quaker’lar) dışında.
Quaker’lar, aynı ürün için farklı insanlardan farklı fiyatlar talep etmenin ahlaki olarak yanlış olduğunu düşündüler. Her ürünün bir fiyatı olduğunu söylediler. Fiyat sadece bir fiyattır. Değişmez. Bu ahlaki bir duruştu. Muhtemelen ilk olarak bir birader kendi dükkanında denedi fiyat etiketini.
Hemen Vikipedi’den alıntılayayım buraya: Quakers (Dostların Dînî Derneği), mevcut Hristiyan mezheplerinden ve tarikatlarından memnun olmayanlar tarafından 17. yüzyıl ortalarında İngiltere’nin nin kuzeybatısında ortaya çıkmış bir mezheptir. Üyeleri arkadaşlar/dostlar ya da Religious Society of Friends olarak adlandırılır.
Aslına bakarsak 1800’lü yıllarda mağazalar büyüyor ve pazarlık, mağazalar ve müşteriler için bir sorun haline geliyordu. Örneğin, mağazalarda pazarlık yapmak için tezgahtar yetiştirmek yıllar alıyordu. Mağaza kendinizinse her şeyin maliyetini bilirsiniz, kendi malınız için en iyi pazarlığı kendiğiniz yaparsınız. Ancak çırak alırsanız, ona her şeyi öğretmek zaman alacaktır.
Sattığınız şeyler için ne kadar ödediğinizi, diğer satıcıların ne kadara sattığını, kendi fiyatınızı nasıl koruyacağınızı bilmelisiniz. Yoksa iflas edersiniz. Tüm bunları öğreteceğiniz birini yetiştirmek de sizin için masraftan sayılır. Sonra bu masrafı fiyatlarınıza yansıtmalısınız.
Böylelikle 1870 civarında, iş güç dükkan sahibi birkaç kişi Dostları da örnek alarak varolagelen pazarlık dünyasından çıkmış olmalı. Onların tek fiyat fikrini bir adım öteye taşıdılar ve müşteriye nihai fiyatı bildiren bir küçük kağıt parçası olan fiyat etiketini icat ettiler.
Ve bu artık ahlaki bir duruşla ilgili değildi. Büyük mağazalar inşa etmekle ilgiliydi. Özellikle fiyat etiketini icat eden iki mağaza vardı. Bunlardan birini, New York’taki Macy’s’i duymuşsunuzdur belki. Diğeri de Philadelphia’daki Wanna Makers’dır.
Macy’s sahibi Dostlar Cemiyeti’nin üyesidir. Wannamaker öyle biri olmasa da Dost toprakları (Quakerland) adı da verilen Philadelphia’da kurdu işini. Ve bir fiyat etiketi evanjelisti oldu.
Ahlaken doğruydu, istihdam açısından iyiydi, müşteri içinse harikaydı. İnsanlar her şeyin bir bedeli olması fikrini sevdiler, yaydılar.
Türkiye ise fırsatını bulduğunda dünya ekonomi tarihinde 150 yıllık geçmişi olan yaygın bir fikre ve uygulamaya direniş gösteriyor diyebiliriz.
Kuşkusuz fiyat etiketinin yaygınlaşmasının tek sebebi Batı’nın ahlakı değildi. Bir yandan da ekonomiyi ölçeklemenin gereğiydi.
Dünyanın geri kalanından, özellikle öykündüğümüz kısmından, bazı konularda geriyiz, buna şüphe yok. Ancak bunun nedenleri üzerine düşünmek gerekir sanıyorum. Bunu yaparken de klişe şikayetler ve suçlamalar korosuna katılmanın bir faydası yok. Siyasi iktidarların sebep değil sonuç olduğunu düşünen tarafta buluyorum ben kendimi.
Daha önce de paylaşmıştım ancak Türkiye Neden Garip Bir Ülkedir başlıklı 2013 yılında yazılmış şu yazının merak ettiklerimizle uzaktan veya yakından ilgisi olabilir.
Yukarıda özetini yaptığım konuya dair videoyu aşağıda izleyebilirsiniz.


Posted

in

Tags:

Comments

Leave a Reply